Eklemlerde meydana gelen enflamasyon, genel olarak artritler adı altında sınıflandırılır (1). Artrit, yakın zamanda başlamış (akut) ya da geçmişte başlayıp uzun süredir devam eden (kronik) eklem iltihabıyla birlikte ağrı ve eklemde harabiyetin eşlik ettiği bir hastalık tablosudur (2). Artrit kelimesinin Yunancadaki karşılığı “eklemlerin hastalığı” olarak bilinir (2).
Eklem Hastalıkları
Artritler olarak sınıflandırılmış hastalıkların sayısı 100’den fazla olmakla birlikte, temel olarak enflamasyonun eşlik edip etmediğine göre alt gruplara ayrılır (2). Eklemde meydana gelen enflamasyon sonucu oluşan artritlere, romatoid artrit, psöriatik (sedef) artrit ve ankilozan spondilit gibi hastalıklar örnek olarak verilebilir (2). Bu hastalıkları oluşturan süreç otoimmünite sonucudur (2) ve otoimmün kelimesi, vücudun savunma hücrelerinin, eklem yapılarına karşı antikor üretmesi sonucu hastalığın geliştiğini ifade eder.
Enflamatuvar artritlerin oluş mekanizması sadece otoimmün hadiseler ile sınırlı kalmaz (2). Eklem enfeksiyonu sonrası (septik artrit) ya da eklem boşluğunda kristalleşen yapıların birikimi ile ortaya çıkan gut gibi hastalıklarda da eklem boşluğunda enflamasyon meydana gelir (2). Enflamatuvar artritlerde genellikle el ve ayakların küçük eklemleri, el-ayak bileği ve diz eklemi tutulumu görülür (2).
Eklemde bir iltihaplanma olmadan, zaman içerisinde, aşırı kullanım gibi tekrarlayan dejeneratif hadiselere bağlı olarak ortaya çıkan eklem hastalığına osteoartrit adı verilir (2). Bu artrit türünde, eklem yüzeylerini oluşturan kıkırdaklarda harabiyet meydana gelir ve zaman içerisinde ekleme katılan kemiklerin hasarlanması da hastalık tablosuna dahil olur(2). Diz ekleminde meydana gelen osteoartrit gonartroz, kalça ekleminde meydana gelen osteoartrit ise koksartroz olarak adlandırılır.
Artritler için risk faktörleri arasında ailesel yatkınlık, yaşam tarzı, yaş, cinsiyet, kilo ve mesleksel çalışma şartları gibi birçok faktör yer alır (1). Bu risk faktörleri artrit türüne göre farklılık gösterebilir (1). Romatoid artrit hastalığı hem genetik hem de çevresel faktörlerin tetiklemesi sonucu oluşur (2). İleri yaş, obezite ve kadın olmak, osteoartrit (dejeneratif artrit) için risk faktörleri arasındadır (2).
Beslenme ve Kemik Sağlığı
Kemiklerin sağlamlığı ve kuvvetinin korunması konusunda birçok vitamin, mineral, eser element ve besin maddesinin dengeli şekilde tüketilmesi önemlidir (3). Kemik sağlığı konusunda özellikle D vitamini ve kalsiyum minerali ön plana çıkar. Beslenme ile alınan kalsiyum çeşitli faktörler vasıtasıyla kemiğe geçerek kemik yoğunluğunun oluşturulmasına katkı sağlar (3).
Fosfor ve D vitamini, gıdalarla alınan kalsiyumun emilimi üzerinde olumlu etki yapar ancak yüksek fosfor düzeylerinin kemik dokusunda yıkımı arttırıcı etki yapabileceği için dikkatli olunmalıdır (3).
Kemik dokusu kendine has bir yapım ve yıkım döngüsü içerisinde sürekli değişim halindedir (5). Yaşamın ilk 30 yılı içerisinde kemik yapım hızı yıkım hızına göre daha yüksek olup genellikle 30’lu yaşlar başında doruk (zirve) kemik kütlesine ulaşılmış olur (5).
Kemik mineral yoğunluğunun azalması ve kemiklerin daha zayıf hale gelmesiyle seyreden rahatsızlık osteoporoz olarak adlandırılır (4). Genellikle cinsiyet hormonlarının azalmasına bağlı olarak kemik mineralizasyonu zayıflar ve bu durumun sonucu olarak menopoz sonrası dönemdeki kadınlarda oluşan kırıkların yaklaşık olarak yarısından fazlası osteoporoz nedeniyle meydana gelir (4). Osteoporoz hastalarının tedavi planlamasında, D vitamini ve kalsiyum seviyelerinin normal düzeye getirilmesi önerilir (4).2020557-EIP344-Eggshell Membrane3
Referanslar
- ‘https://my.clevelandclinic.org/health/diseases/12061-arthritis’
- ‘https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK518992/’
- ‘https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3445243/’
- ‘https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK441901/’
- ‘https://www.mayoclinic.org/healthy-lifestyle/adult-health/in-depth/bone-health/art-20045060’